25 May 2008

Control

Geçenlerde ağlaya ağlaya izlediğim filmdi Control. Anton Corbjin kardeşimizi Robinson Crusoe'da çalışırken elime geçen o pek eğlenceli kitabından bilirdim yalnızca. Kitapta Anton kardeşimiz, Janis joplin, Bob marley, Kurt cobain olarak fotoğraf çektirmiş idi. Çok başarılıydı hatta. Komik bir insan evladı bence. Herneyse...Control'ü festivalde izleyemediğimde çok da üzülmemiştim, çünkü Joy Division'ı zaten sadece Warsaw ve Isolation parçalarıyla biliyordum. Ama artık "Love will tear us apart"ın (bu parça "Wristcutters"ın soundtrackinden keşfimdir) hastasıyız..keza diğer parçalar da iyi niyetli bir bunalımı çağrıştırırcasına güzeller.

Control'ü ben aslında, Joy Division'ın bir The Doors, bir Nirvana gibi efsaneleştirilmesi yönünde bir çaba olarak algılamıştım izlemeden önce. Hani efsaneler de artık yitiyor, el boş kalacak, ısıtıp ısıtıp tekrardan satılacak bir şey olması için o radde bir tutkunluk gerekir - ki bu da onu yaratabilme kudretine bağlıdır. Dolayısıyla intihar etmiş bir solistimiz varsa güzel kardeşim, alalım yürütelim şanını...gibi bir çaba olarak önyargılamıştım filmi. Sonra izleyince daha farklı düşündüm. O anki ruh halimin etkisiyle olduğunu da söylemeden edemeyeceğim üzere, filmi izlerken pek duygusallaştım. Sanırım filmi biraz içselleştirerek izledim. Cüzi empati çabaları benden bağımsız bir şekilde zihnimde geziniyordu izlerken. ama en çok, en çok, o kendine güven abidesi ergen'in, o o kadar güçlü ve ukala sanılan çiroz adamın "ya tamam şakaydı hepsi, hadi yardım edin!" diyen halini görmek üzdü beni. Bir de işte; hayatının tamamen kendi kontrolünden çıkmasıyla baş edemeyecek kadar, hayatını kendi kontrolünde sanma zaafiyetine kapılmışlığı...

Müzikal perspektifte ise Joy Division, günümüzün Depeche Mode'unu ya da kısık vokal ve ritim tuhaflıklarıyla Cure'un eski albümlerini anımsatıyor biraz.
Diyeceğim o ki, film çok başarılı. Pek bunalım.

Hiç yorum yok: