1 Şub 2011

Damdaki Kediler

Ben kedilerden nefret ederim. Hepsi babaannemin yüzünden...

“Mefküre hanım” diye bahsederdi babam ondan, “annem” demezdi korkusundan. Ondan etkilendiğimden mi bilmem, ben de babamı ismiyle bildim oldum olası, “baba” demedim.

Biraz deliydi benim babaannem. Beni bu kadar sevmeseydi, bugün nasıl da sağlıklı bir ruh halim olurdu diye düşünüp dururum zaman zaman.

Mesela, çay bardağını kaşığı içinde koydum mu önüne, demediğini bırakmazdı. Benim evde kalacağımla açardı ağzını, annemin onu kaynar suda ısınmış çay kaşığıyla yakma planlarında yumardı gözünü. Söylenmeye başladı mı, torun torba sağ bırakmazdı babaannem. “Hayır efendim, ben her şeyin farkındayım!” diye söylenir dururdu uykusu gelene kadar.

Küçükken beni hep elde yıkardı arap sabunuyla. Bembeyaz tenime kimyasal şeyler değmesin, kedi köpek kokusu sinmesin diyeymiş, öyle derdi. Romatizmadan bükülmeye başlamış elleriyle ovalardı sırtımı. Çok da acıtırdı, ama korkumdan ses edemezdim. Onun yüzünden saçlarım hep arap sabunu koktu benim. Dalga geçerlerdi okulda. Temizdim, ama okulun taş merdivenleri gibi kokuyordum işte. Hademenin oğlundan başka da aşığım olmadı.

Beni sokakta kedi köpekle gördü mü, bütün akşam kıl tüy, kıyameti koparırdı. Üzerime bu kadar titremeseydi; annemin hediyesi minnoş kedi kapının önüne konmaz, sokakta peşinden koşturduğum Kara köpeğimi belediye vurmazdı belki de. Ha, sahi… Bir de baldan tatlı diliyle (!) anlattığı o yegane kedi masalı vardı babaannemin: “Damdaki Kediler”. Büyüdüğümde bile, her gece aynı masalı dinleyerek uyudum ben. Babaannemin bildiği o tek masal sağolsun, gördüğüm kabuslar kompozisyon ödevlerimden tam not getirirdi bana her zaman. Ben daha anneme gururlanamadan, öğretmenim annemi çağırmış olurdu okula. Sınıfta en yüksek kompozisyon notunu alan ben, eve gelince “Ne’n var kızım, neden öyle şeyler yazıyorsun?” diye laf işiten ben. Hepsi “Damdaki Kediler” yüzünden. “Babaannecim, büyüdüm artık ben, masalsız uyusam ya” desem de dinletemezdim. Masalı yine de anlatır, bir de utanmadan başparmağı patates kahverengi külotlu çorabını çıkarmadan yanıbaşımda uyuyakalırdı. Bu yüzden hayatım boyunca her kış içlikle uyudum ben.
Ama hakkını vermek lazım… Sonraları ne kadar okudumsa da, babaannemin hayal gücünün ürünü bu psikopat masalın üstüne tanımam. Hem de hafızama kazınmış şu haliyle:
 
Damdaki Kediler
Bir zamanlar güzeller güzeli küçük bir kız varmış. Mendebur suratlı, cadı kılıklı anası ona hep kızarmış. Günlerden bir gün çikin anası ona bir ceza vermiş. Eve tüylü mü tüylü, pis mi pis, katran siyahı bir kedi getirmiş. Küçük kız kötülükten bihaber, onu kucağına aldığı gibi sevip okşamış. Pis tüyleri güzeller güzeli kızımın boğazına kaçtıkça, kuzumun içinde mikroplu tüy ağacı büyümeye başlamış. O gözü kör olasıca anasınınsa hiç umrunda değilmiş. Bu kötü kedinin gözleri geceleri cam gibi parlar, cırtlak sesiyle miv miv bağırdı mı, mahallenin bütün cinlerini içine toplarmış. Küçük kız onu sevdikçe, cinler bu kötü kedinin içinden bir bir çıkar, mahalledeki diğer sidikli kedilerin içine dolarmış. Bir gece küçük kız şeytan duası gibi bir uğultuya uyanmış. Korkmuş amma, belli etmemiş benim kızım. Minicik ayacıklarının ucuna basa basa cama yaklaşmış ki bir de ne görsün, cinli ecinni pis kediler karşıki evin damında el ele tutuşmuş huu çekiyor, büyü yapıyorlar kızıma! Huu da huu hu da huuu diye diye hep bir sallanır dururlarmış ki; içindeki mikroplu tüy ağacı büyüsün, nefesciğini kesiversin kuzumun. İki gıdım bıyıklarından beddualar akarak, havada uçuşan pis tüylerini bir o yana bir bu yana savura savura, cam gibi gözleri küçük kızın üzerinde huu çeker dururlarmış. huu da huuu, huu da huu… Neyseki Babaannesi koşup yetişmiş yanına. Bir Kulhü okuduğu gibi, kovalamış bütün  cinleri damdan bacadan! Küçük kız babaannesinin boynuna sarılınca, ne tüy ağacı kalmıııış, ne cinli ecinni kediler… Bütün kötülükler bir çırpıda dağılıvermiş bitmiş.
Onlar mışıl mışıl uykuda, biz çıkalım kerevetine…”

Cats on the roof by Bianca Habermann

6 yorum:

Profösör dedi ki...

Gerçek bir öykü.. Belki senin bu yazına kardeşlik edebilir. Paylaşmak istedim.

http://mefkuremiz.blogspot.com/2010/12/bir-anne-bir-bebek-bir-de-kedicik.html

Profösör dedi ki...

Sayfamdaki "Melancholy" isimli videoyu ve bu videoya verdiğim başlığı düşünerek yorumlarınızı sayfamda bekliyorum. Merakımı bağışlayın lütfen..

Nefin Huvaj Sevim dedi ki...

Merhaba Profösör. Baktım Melancholoy'ye. Sivri.

cocostar dedi ki...

gerçekten tüylerim diken diken oldu.. sanırım en sevdiğim öykün bu şimdilik:)

Restless dedi ki...

şimdiye kadar yazdığın en güzel öykülerden biri bu nefin. hatta belki en güzeli. bilemiyorum.

Nefin Huvaj Sevim dedi ki...

Gerçek değil, ama gerçekten yordanmış, samimi.
Herhalde ondan diye düşünüyorum... Ben de bilemedim...