20 Oca 2010

Kar ve mendebur Nefin.

Dün akşam üzeri kar yağmaya başladı İstanbul'a. Öncelikle ne idüğü belirsiz bir sulusepken iken, ilerleyen saatlerde "Benim!" diyen bir kar yağışına dönüştü bu durum. Trafik vardı. Rüzgar da vardı. Çok üşüdüm.

Kış vaktinin, güneşsizlik nedeniyle bende yarattığı duygu durumunu bir başka sıkıcı yazıma bırakarak, kar yağışının bende yarattığı "sinir harbi"nden dem vuracağım bu yazımda.

Dün akşam halsiz bir şekilde eve doğru yavaş yavaş yürürken, yağmakta olan karın gözüme gözüme girmesi ve esen rüzgarın beni ittirmesi sanırım biraz sinirimi bozdu. Yoldan geçen biri beni ittirseydi "Ne ittiriyorsun arkadaşım! Yolunda yürü!" diye çıkışabilirdim pekala. Ya da balkonunu yıkarken umarsızca aşağıya su saçan bayana "Dikkat eder misiniz ama aaaAA!" diyebilirdim huysuzlukla.
Oysa dün akşam, gözüme giren kar ve rüzgarın beni mütemadiyen ittirmesi için bir muhattabım yoktu.
Daraldım.
Bu daralma beni sanki "hava ile kavga ediyor"muşçasına bir zihne bürüdü. Somurtkan ve hatta hırçın bir suratla, ellerimi cebimden çıkarmış, dengemi korumaya çalışarak ve bu esnada da "ama olmaz ki..ama olmaz." diye söylenerek hızlı hızlı yürümeye başladım. Neden hızlı yürüyorum? Bir an önce eve gitmek için. Hızlı yürümem, düşme riskimi artırmaz mı? Artırır, fakat üşüdüm ve havaya sinirlendim. Peki.
Neyseki düşmeden hızla eve gidebildim. Biri beni yolda durdurup adres filan sorsaydı "yaa şuralarda bir yerde galiba..Siz iyisimi onu 'Hava'ya sorun! Her şeyi biliyor ya kar rüzgar filan.. havasını atsın, o göstersin adresi de madem! Rüzgara verin bünyenizi, o ittire ittire götürür zati oraya maşallahı var!" filan gibi havaya karışan gereksiz sinirsel tepkimi adres soran yazıkcağıza verebilirdim az kalsın. Aman tanrım.

Bu sabah otobüse yetişmek için evden çıktığımda da halen kar yağıyordu.
Bu kez çaprazlama yağıyordu, yani rüzgar daha bile fazlaydı.
Burnumdan nefes alayım, ağzıma kar girmesin derken burnuma giren karlar nedeniyle tıksırdım. Buna sinirlenip daha hızlı yürümeye başladım. Hızlı yürüdüğüm için kaldırımdaki dengesi bozuk bir iki kişiyle çarpıştık ve herkes can derdineymişçesine kimse birbirinden özür bile dilemedi (yaşıtlarımdı gerçi, yaşlı olsa zorla durdurup ben özür dilerdim ondan). Buna da kızdım "pardon"um karın içinde kaybolurken.
Yokuş yukarı hızlı yürüdüğüm için tıkandım. Yavaşlamak da rüzgarla daha uzun süre savaşacağım anlamına geliyordu. Bu esnada çok üşümeye devam ettim ve beremin yanı sıra kapişonumu da taktım. Kapişonun etkisiyle berem gözlerime kadar indi. Beni deli etti. İnen berem nedeniyle önümü görememeye başladım. Bu kez de tabiiki bereme sinirlendim ve rüzgar hala yüzüme yüzüme esiyordu çogafedersiniz..Bereme sinirlenince onu arkaya doğru sertçe ittirirken, saçım eldivenimin düğmesine takıldı (eldivenim düğmeli benim).
Saçımı kurtarayım derken o sinirle saçımı çektim ve "ayy" diye tiz bir ses çıkardım. Yanımdan geçen bıyıklı bir adam - bu nedenle olsa gerek - tuhaf tuhaf baktı bana. Ona da gıcık oldum. Şurda efendi efendi saçımı çekiyorum, burda bön bön bakacak ne var yahu! Saçımı çektikten sonra bu arbede yüzünden kapişonum arkaya düştü ve yine üşümeye başladım.
Sabrınızın el vermeyeceğini düşündüğüm için devamını yazmıyorum şu an ama, otobüse varana kadar bu tarz sıkıntılarla kendimi perişan etmeye devam ettim. Son olarak ellerimi cebime soktuğumu ve sonra berem kaydığı için tekrar çıkarırken, yanımda olan tek mendilimi de eldivenimin beraberinde dışarı sürüklemek suretiyle çamurun içine düşürüp sinir olduğumu hatırlıyorum (ki mendil püsürmüştü artık ama iş görüyordu garibim. Hiç yoktan da iyiydi ayrıca!).

Kar, her yer bembeyaz olduğunda benim de çok sevdiğim bir görüntü oluşturuyor elbette. Ama o "her yerin bembeyaz ve huşu içinde" olduğu görüntüye gelene kadar kışı yaşarkenki sıkıntılarım bitmek bilmiyor.
Siz iyisimi bu kar-kıyamette bana şans dileyin...Teşekkürler.
:)

1 yorum:

Profösör dedi ki...

Önce size; şansın, talihin, kaderin, bahtın güzel olsun diyorum. Yazılarını dikkatle takip ediyorum. Ardından da; kar yağmalı diyorum. Mikroplar kırılmalı diyorum. Karın yağması çocuklar için ayrıca bir sevinç mkaynağı olduğunu bilmeliyiz. Rüzgarda badi badi yürüyen insanların yürüyüşleri hep hüoşuma gitmiştir. Bir de rüzgardan şemsiyeleri ters dönüyorsa daha da hoşuma gider benim. Gülmeye de gereksinimiz vardır b.u dünyada. Artık kış aylarındayız. Kar, fırtına, bora; "Kış kışlığını. puşt puştluğunu" gösterecek artık. Bense yazın da kışın da, sonbaharın da kendine göre güzellikler var. Nedense bugün mutluyum. Kara rağmen ıslık çalıyorum.